Bir Eylül havası eserken camdan içeri,
mavinin huzuru boyanıyor gözlerime.
Kuşlar, sakinliğe kanat çırpıyor önümde.
Bir kapı aralanırken yıldan içeri,
yaprakların renkleri boyanıyor yeryüzüne.
Parıltılar, dinginliğe ışık saçıyor göklerde.
Eylül’deyim ve güvendeyim
yağmur da gelse.
Tevekkül ettim
ve “Eylül’den” derim
soğuk da gelse.
Kim gelse,
ne gelse,
neden gelse
ve nasıl gelse
“olur” derim.
Bir kelime söylerim
ve Eylül’den Ekim’e geçerim.
Nasıl olsa Ağustos’u geçtim,
hatta Temmuz’u da bitirdim.
Derken sekiz ayı
bir yıldan çoktan devirdim.
Başımı geriye çevirdim
ve ömrümdeki kırk yılı
gözden geçirdim.
Yazdan sonrası hep sonbahardır
Sonbahardan sonrası hep kışa varır
Yine de kırk yıl yapabildim.
Eylül’den sonra üç ay kalır
ve gelenler desin ki;
Eylül’e hasret değil,
müteşekkirim.
Demeseler de
Olacak olana mütevekkilim.
Ağlasam da
gülsem de
canım acısa da
sevinsem de
Eylül’den öncesine
ve sonrasına
teşekkür ederim.
Yani ömrüme
mütevekkil
ve müteşekkirim.